19 Ekim 2010 Salı

KURMACADA BEŞ DUYU

Kitaba tanıtım yazısında da belirttiğim gibi çok hızlı başladım ancak ortalara doğru özellikle Grenoulle'nin mağarada yaşamayı sahnelerden itibaren biraz sıkıldım.Bu sahneler bana inandırıcılığı düşük ve zorlama geldi ancak ne zaman Grenoulle tekrar bir parfümeri dükkanında çalışmaya başladı o zaman ben de tekrar romanın dünyasına zorlanmadan girdim.Romanın Almanca orjinal adı Das Perfume. Roman parfüm imalatı nasıl ortaya çıktığı ve o dönemde ne şekilde imal edildiğiyle ilgili önemli bilgiler veriyor. Örneğin yağda kaynatılıp koku özü alınan çiçekler adeta ölü gibi çöpe atılıyor. Tıpkı Grenoulle'ün öldürdüğü kızlar gibi. Bu benzetme bana  Grenoulle'ün sosyopatlığını duygusuzluğunu açıklaması bakımından çok anlamlı geldi.Sonlara doğru özellikle Richis karakteri ve Grenoulle karakteri arasındaki kaçma kovalamaca oldukça heyecanlıydı ama bende her okur gibi son kurbanın kurtulmasını istedim.Maalesef olmadı.Son bölümde bütün bu ölülerin tüm insanlığı dize getirecek kadar güçlü bür kokunun oluşması adına öldüklerinin ortaya çıkması biraz da olsa acımızı hafifletti gerçi. Ancak yine de zannederim hiçbirimiz Grenoulle'ü affetmeyeceğiz. Roman kesinlikle koku duyusunun işlenmesi açısından son derece başarılı. Umarım kendi yazdığım metinlerde de bundan sonra koku duyusunu daha iyi kullanır hale gelirim.Son bölümler kitabın kapağında " benzeri Kafka'nın romanlarında görülen..." diye tarif edilmiş.Bu yüzden açıp da o son bölümü okumamak için kendimi zor tuttum. Bu aslına bakarsanız basbayağı bir toplum eleştirisi.Koku uğruna cinayetler işleyen bir adama öfke dolu bir halkın benzer bir koku kendilerine sunulduğunda takındıkları tavırlar ve sonrasında görmezden gelme bastırma, yansıtma, içselleştirme bağlanmında bakarsak bir başkasını idam etmeleri son derece manidar.Son bölümde Grenoulle'in yamyamca yenilmesi bana göre tüm bu son bölümü de içine alan bir incil göndermesinden başka birşey değil.Çarmıha gerilecek olan kişinin koku vesilesiyle tanrılaşması ve devamında öldürülmesi.Bilenler bilir Hristiyanlıkta ayinler sırasında ekmek ve şarap yenir ve ekmeğin Hz.İsa'nın eti, şarabında kanı olduğuna inanılır.Romanda beğenmediğim bir başka yönde sayfa 149 ikinci paragrafta olduğu gibi hikayenin yazar tarafından zaman zaman kesilmesi.Bu da yazarın tarihçi kimliğinden kaynaklanıyor olabilir ya da yazarın inandırıcılığı arttırmak adına başvurduğu yollardan biri olabilir. Sonuç olarak ben de romanı beğendim ve Suskind'in ustalığını takdir ettim.Moderatör olarak okuyan ve toplantıya katılan arkadaşlara teşekkür ederim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder