21 Eylül 2010 Salı

İNCİ GİBİ DİŞLER


Öncelikle ben bu kitabın nesini sevdim onu bir açıklayayım. Kitap ağırlıklı olarak Samet'in, Millat'ın ve Macit'in çelişkileri üzerine kurulu. Bir doğu batı meselesi var işin içinde. Modern çağda kimliğini kaybetme korkusuyla ayakta kalmaya çalışan bir baba figürü ve benzer kaygılara bambaşka tepkiler veren iki oğul var.Samet Batı'nın zehirine kendini kaptırdıkça daha fazla suçluluk duymaya ve giderek daha muhafazakarlaşmaya başlar. Millat fundamentalizme kayar.Macit'se zaten baştan beri kendi olmak istememektedir.Babasının tek elli bir garson yerine bir dişçi olmasını , adının Macit değil Mark olmasını istemektedir.Yine de meseleye entellektüelize ederek yaklaşır, bir anlamda tüm bu çelişkilerden entellektüelleştirme yoluyla kendini soyutlar. Bu batılılaşma meselesi tabii ki de yeni bir mesele değil.Hatta bugün yakın tarihi daha tarafsız gözlerle incelediğimizde batının da bir batılılaşma (modernleşme) sürecinden geçtiğini görüyoruz.İlginç olan, tüm bu çelişkilerin, ne batılı, ne de doğulu, Jamaika asıllı bir genç kızın gözünden anlatılmasıdır. Z.Smith mizahi gözlükleriyle Yahudiliği, Hristiyanlığı, Müslümanlığı eleştirirken aslında tüm yönleriyle, birbirlerini, cehennemlik, kötü, öteki olarak niteleyen tüm o aşırı uçların aslında ne
 kadar birbirine benzer, ne kadar birbirinin simetriği olduğunu gösteriyor.Ryan'ın Vespa hayranı dinsiz bir gençten birdenbire Yehova Şahitleri örgütünde önemli bir konuma yükselecek kadar kendini kaptırması, siyah-beyaz bakış açısının getirisinden başka birşey değil. Tıpkı eski alkoliklerin sonradan çok dindar olmaları gibi.Toplantımız sırasında hiç farkında olmadığım birşeyi farkettim ki ben bu kitabı okurken 21 yaşındaymışım yani Z.Smith'le aynı yaşta. Belki de bu roman bugün karşıma çıksa o kadar büyük keyifle okumayacaktım.Z.Smith'in diğer kitaplarından ümitli olanlar için pek iyimser olamayacağım, çünkü bu kadar büyük hayranı olarak ben bile sevmedim.Kitabın otobiyografik öğeler taşıdığı belli ise de büyük ölçüde kurgusal olduğunu düşünüyorum, bu anlamda inandırıcılığı açısından yazarı tebrik etmek gerekiyor.Kitabın dolu anlamlı olduğunu düşünüyorum kesinlikle yüzeysel olduğu eleştirilerine katılmıyorum. Smith Cambridge İngiliz edebiyatı eğitimi aldığı Cambridge Üniversitesi'ne bağlı King's College öğrencisi. Cambridge'de okurken kısa hikâyeler yazmaya başlayan yazarın bu hikâyelerinden bir kısmı öğrencilerin yazdıklarından derlenen Mayıs Antolojisi'nde yayınlandı. Bu hikâyeleri ile bir yayıncının ilgisini çekip ilk romanı için teklif alınca bir temsilciyle çalışmasının doğru olacağına karar veren Smith, İnci Gibi Dişler'in ilk bölümünü gönderdiği Wylie Agency ile anlaşma imzaladı.Kitapta Nabokov'un E.M.Forster'ın romanlarına göndermeler var.En önemli izlek bana sorarsanız "Geçmişi gergin ve geleceği mükemmel" meselesi.Bu deyişin tabii gerçekte ne manaya geldiğini o şahane çeviri sayesinde bilemiyoruz.Ancak kitap, birtakım toplumsal analizlere, felsefi önermelere (Bkz.Tayland kraliçesinini boğulması) sahip.Bana sorarsanız ödül alması bu kadar itibar görmesi de bununla ilgili.Yani çok önemli toplumsal mesajları mizah yoluyla, son derece eğlenceli bir üslupla didaktik olmadan verebilmesi.Ülkeler arasında ve toplumlar arasında yaptığı karşılaştırmalar dikkat çekici. Neden bir Bengladeşli hayatını öylesine yaşar ve neden bir ingiliz bombalar yağan bir şehirde sakince beş çayını içer? Tüm bu soruların cevapları kitapta açıklıkla veriliyor. Archie'nin doktoru öldürmesi sahnesinde sorunlar var kabul ediyorum ben de dönüp dönüp tekrar okumuştum bu bölümleri ve Archie'nin kitabın finalinde aynı adam yüzünden yine yaralanması biraz zorlama. Ancak çözemediğimiz şeyler de olabilir tabii.Bu kitap aynı zamanda bir kuzey londra hikayesi.Burda yaşamış Londra'da bulunmuş olanlar içinde ayrı bir tat bırakacağından eminim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder